Bu spora başlama nedenim okuduğum bir kitaptı.
Bir gece oturmuş "Ferrari'sini Satan Bilge" yi okuyordum.
Kitap bence yazılmış en mantıklı kişisel gelişim kitabı.
The Secret gibi Tanrı kavramını yok sayan bir kitap değil.
O zaman 79 kilo idim. Boyum 1.77'ydi.
Zaten görüntümden memnun değildim.
"Artık yeter" dedim ve ertesi günü bir spor salonuna yazıldım. Güzel ve iyi hocaların bulunduğu bir salonu tercih ettim.
Amacım kilo vermek ve fit bir vücuda sahip olmaktı.
Başladıktan 3 ay sonra "fit" kavramının kendi içinde ne kadar değişken olduğunu gördüm.
2 ayda 7 kilo verip 2 kilo kaslanmıştım.
Tabi spora başlayanların %99 unda olduğu gibi benim de "fit" kriterim yükseldi, arttıkça arttı.
Eylül ayında farkına vardım ve kendime dedim ki:
"Ben bu spora zaten giydiklerim yakışsın diye başlamıştım. Peki o zaman bu hırs niye?"
Spora ara verdiğim bu 6 ay içerisinde hacim kaybettim ve zayıfladım; ama mümkün mertebe beslenme düzenimi bozmadım.
Sonuçta daha belirgin hatlarım ve hacimli halimden daha çok ilgi çeken bir vücudum var.
İster inanın ister inanmayın, beni en çok mutlu eden söz, spor salonuna gidiyorum dediğimde insanların biraz alaysı olarak " Hiç belli olmuyor" demeleri.
-İnsanlar ağırlık kaldırıyorum dediğinizde kocaman kollar, kocaman bir göğüs kafesi, boyun kalınlığında bilekler görmek istiyor.
Tabi bunları görünce "iğrenç" diyip salak salak konuşanlar da var.
Ne istediğini bilmeyen ve sadece konuşan insanlar...

-
Beni spor salonunda gören ispanyol arkadaş konuşma sırasında arkadaşlarına beni gösterip "Toro" diyor artık

(el toro-boğa)
Kıyafetlerin üstünden sadece fit duran bir vücut en büyük isteğimdi.
Buna ulaştım diyebilirim.
Ama taktir edersiniz ki aynada kendimizi ve kaslarımızı izlemek en büyük keyfimiz.
Artık bu görünümü bozmadan kaslanmayı düşünüyorum.
Yeni bir hedef, yine eski tempo!
Bu spora ve antrenman sonrası salgılanan o seratonine bayılıyorum
Herkese iyi sporlar.