ayağı alçıda olan abime arabayla çarpıp yere düşmesine sebeb olan ve önüne baksana diye bağıran adamı ilk önce arabanın camından çıkarmaya çalıştım. çıkmamakta direnince kapıyı açıp çıkardım. sağlam 3 tane yumruk indirdikten sonra araya girenler adamı kurtardı. bu adam muş ta aşiret reisi imiş meğer. ama burası da İstanbul.
ertesi gün 2 araba ve 4 kişi ile yolumu kestiler. baktım kaçış yok, bende gözümü karatıp deli cesareti ile elemanlara sanki vurmakta haklıymışım gibi sert çıkıştım. nasıl posta koyuyorum, nasıl bağırıyorum bunlara (kendi muhitimde olmamın avantajını kullanıyorum tabii, ama nafile. zira bizden kimse yoktu etrafta).
elemanlardan biri girse, onunla mücadele ederken diğerleri rahatlıkla altına alabilirdi beni. ama yapmadılar veya yapamadılar. intikam yerine konuyu kapatma yoluna gittiler. çok şaşırmıştım. birşey olmalıydı bunun altında diye hep düşündüm. 1 hafta sonra haber geldi. haberi sözüne itibar edilen bir abi vermişti. silahlarla beni arıyorlarmış diye.
beni başkasına vurdurup, soranlara biz kapatmıştık olayı. vuranı tanımıyoruz diye söyleyeceklermiş herkese.
plana bakarmısınız. tabii bizimkilerde (ailem) boş durmadı. bir otobüs dolusu adam toplamış eniştem. hepside karadenizli. hepsi deli. mevzu nedir, kim ne demiş önemli değil. vururum gerisine karışmam mantığıyla geliyorlarmış. nereye gelelim diye telefon açtı.
meydan savaşı çıkacaktı. bende ilk önce abimle yeğenimi aradım. avşa daydılar. 6 saatlik yolculuktan sonra avşa ya iner inmez benim telefonumla 5 dakikada geldikleri vapurla geri döndüler. tabii bu arada da en çok üzülüp kahrolan annemdi. ama bir kere olmuştu olan. hiçbirinden zerre korkum yoktu. bende yaralayıcı, kesici, delici ne varsa aldım yanıma. hiç yapmamıştım böyle birşeyi. ama tehdit altında olunca arıyor insan böyle aletleri.
Ankara da yaşayan nişanlımdan helallik almayıda ihmal etmemiştim. teyzemler işten izin alıp gelmişlerdi. teyzem, benim tanıdığım bir muş lu var. bunlar birbirini tanır. araya girer, en azından yatıştırır olayı dedi. olay büyürse savaş çıkacaktı çünkü. teyzem bu adamın telefonunu buldu ve aradı. babası namus uğruna 9 kişiyi öldürmekten yargılanıyormuş Ankara da. bir arkadaşı çıktı telefona. kendisi burda yok sahildeki parka gelin dedi.
gittik. teyzem adama telefonda mevzuyu anlatmadığı için gelen elemanda neden arandığını bilmiyordu. teyzemin arayı düzeltsin, yatıştırsın diye medet umduğu adam geldiğinde gözlerime inanamadım.
gelen adam kavga ettiğim elemandı.
yenge senin yeğenin mi diye girdi konuya. ben kavga moduna geçtim yine. durumu anlattı teyzem.
yenge biz konuştuk olayı kapattık yeğeninle dedi
(gerçektende kapatmışlar olayı. beni arabayla sıkıştırdıkları zaman).
silahla aradığınızı duydum. işte burdayım dedim ben. ne silahı? dedi.
yemin billah ediyor ki yok öyle birşey diye. kim söyledi bunu dedi.
bende aynen anlattım. söyleyen kişide şu kişi diye. daha sonra o kişinin yanına gittiğimizde söyledikleri şok edici cinstendi. olum ben şaka yapmıştım....
arkadaşlar hiç yalansız anlattım olayı. abime çarpıp yere düşmesine gözümle tanık olunca duygusal davrandım. övünmedim hiçbir zaman o kişiye vurduğum için. aksine çok üzüldüm. kahroldum diyebilirim.
ilk anda gidip özür dilemek gelmişti içimden. ama bunu yapsaydım korktu diyebilirlerdi. sonra arkadaş olduk bu kişiyle.
milletçe biraz duygusalız galiba. çok büyük bir ders oldu bana. bir insanın başka bir insana vurması saçma. tabii hakeden (suç işlediyse mesela) için değişir durum. artık bende uzlaşıcıyım
bu yazıyı açılan bir başlık için daha önce kişisel bakım bölümünde yazmıştım. çok alakasız kalmıştı kişisel bakım köşesinde.
bu başlık altında, aynı yazıyı bir daha yazmak yerine buraya kopyaladım
